14 Aralık 2010 Salı

Johnny Depp

Rüyama girip nasıl benle ilgilenmez anlamıyorum!

Yoldayız, bu yol artık rüyalarımın alışıldık patikası.
Bir tarafında kurumuş, uzun, sarı otlar varken, diğer yanı bir göl, bir deniz, bir yeşillik. Yanımda Gönül, Ozan, Esra (Tabi ki bu yüzler sürekli değişiyor)
Asker uğurlamasına gidiyoruz. Hayatımdaki iki önemli kişi yeşil kıyafetlerle aylar geçirecekken rüya anathemam olmasa şaşardım.
Yol bitiyor, eski bir şehre varıyoruz.
Urla gibidir, Urla'nın baharı. İlk değil ama son.
Sibel çıkıyor karşıma, telaşla şirketten birini anlatıyor. Diyor ki "On yıllık evliliğini Johnny için bitirecekmiş."
Ne! Adam İzmir'e mi yerleşmiş? O kadınla mıymış?

Bu fikirler aklımdan gelip geçerken Gönül, akvaryumun içindeki turuncu balığa yem verme bahanesiyle, balığı akvaryumdan alıp kağıt bir keseye koyuyor. Üzülüyorum balık için, yaşamalı diyorum.Alıyorum keseyi, koşuyorum bir akvaryumun kenarına. Ama ne akvaryum, devasa.

Atıyorum balığı, bir bakıyorum akvaryumun içinde bir örümcek. Akvaryumdaki tüm karakterler aynı. Sanki aynı çizerin ellerinden çıkmış karakteristik gözleri, ağızları, burunları var.
Örümcek ben sağa doğru gittikçe sağa, sola doğru gittikçe sola oynatıyor gözlerini. Sevimli. Büyük, suda yaşıyor.
Balık turuncu, yan yatmış.
Canlanmıyor.
Bitmiş diyorum.
Çabalamak boşuna.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder