Kuzenlerimle buluşmuşuz Foça semalarında, ellerimizde
dev uçurtmalar...
Uçurtmaların kuyruğu uzun, bendeki rengarenk. Funda’nınki yeşil, Nihan sarı. Funda sol
taraftaki tarlaya doğru koşturuyor. Nihan sağda oturuyor, ayakkabılarını
çıkarmış ot, çimen takılıyor.
Bense yokuş başındayım, aslında müthiş huzurlu bir
ortam; ama yine de gözlemliyorum yanlış bir durum olmasın diye. Ben de yokuş
aşağı koşmaya başlıyorum (Son dönemlerdeki rüyalarımda tırmanıştan inişe geçme durumunu
hangi psikolojiyle açıklayabilirim bilmem. Ama şöyle yorumluyorum, tırmanmaktan
sıkıldım.) Ben koştukça kuyruğu renkli uçurtmam havalanıyor. Hiç elektrik teli
yok etrafta, hiç bir engel yok. Araba yok. Hayatımda yeri çok büyük olan canım
kuzenlerim var. Gözün görmediği yerlere kadar yeşillik var, temiz hava var.
Birden
Funda’nın uçurtması alçalıyor. Abi’m beliriyor, hızlanmalısın diye fındıkla
birlikte koşuyor. Öyledir zaten abim, her zaman orda olmasının güvencesi
hayatta hiç yalnız kalmam ben be hissini yaratmaz mı? Yaratır.
Onlara uzağım, yokuş aşağısına iniyorum. Nian
her zamanki yay burcu sakinliğiyle süzülen uçurtmasını izlerken; bir onlara
bakıyorum, bir yandan da heyecanlı koçluğumla hızlı adımlarla yürüyorum.
Çok uzak kalıyorlar, sırtımı çeviriyorum onlara.
Karşımda iki tank beliriyor.
Tankları hatun kişileştirmesiyle anlatacak olursam;
normalde tek renk giyinen, kontrolcü, dikkatli ve takıntılı saçlarını topuz
yapmış dişi olması gerekirken tankın, benim rüyamdaki trendy, rahat, saçları
dağılmış, morlu turunculu giyinmiş ama dikkatli dişi.
Diyorum ki önemli biri geliyor, bunlar da
koruma. Arkasında bir araba (şu noktada arabalardan anlamayı isterdim) jip
gibi, yüksek yani =) Direksiyonda bir hatun, arka tarafta ise iki tane R&B
ci kılıklı adam. Bana el sallıyorlar. Atmosferimizin huzuru bozuluyor. Ama çok
gelip geçiciler aslında, yani yoldan geçiyorlar sadece.
Yine de sevdiklerimi uyarma ihtiyacı içine
giriyorum. Sesleniyorum, sesim duyulmuyor tankların sesinden.
Arkamı döndüğümde kimse yok.
Hafif hüzünlü bir huzur var içimde (her gidenin
arkasından hüzün duymaz mı insan? Duyar.)
O Foça semaları, Olimpos semalarına dönüşüyor.
Elimdeki uçurtma ise bir pakete. Ve bu paketin yerine ulaşması gerekiyor.
Bungalov dolu etraf, hher kapıya vuruyorum (Bir yandan da annemle babamın neden
Olimpos’u tercih etmiş olabileceklerini düşünüyorum) sonunda buluyorum onları. –Buna
bayılıyorum, o an ben mi düşünüyorum; annemle babama bir paket ulaştırma
gerekliliğim içimi cayır cayır yakıyor. Ama neden? –
Babama uzatıyorum paketi, sanki yıllardır
görmemişim gibi sarılıyoruz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder