Güneş altında cayır cayır yanıp, acılarla uykuya dalmak mı
sebep oldu bu rüyaya; yoksa son dönemde konuşulan evlilik muhabbetleri ve her
haftasonumu alan düğün tarihleri mi bilmem.
Belki de okuduğum süper saçma ve çerez yaz kitabıdır (Kocan
Kadar Konuş) rüyanın sebeb-i ziyareti.
Sis ile yoldayız, bir ziyarete gitmemiz gerekiyor. Ama
yurtdışında bir ev ve mutlaka Türk lokumu bekliyorlar bizden. Diyorum ki bunu
anca Türk mahallesinden buluruz. (İki cümle içinde birden “Türk” kelimesi
geçince biraz milliyetçi hissettim, al sana üç)
Kreuzberg Merkez’deki bir lokumcuda buluyoruz kendimizi ve
burda güllü, çifte kavrulmuş, fıstıklı lokumların tadına bakıyoruz. Hepsi birbirinden
tatsız. Ama el mahkum söz verilmiş, paketletiyoruz güllü lokumlardan.
Lokumcu amca (tabi ki Türk) bana bizi Berlin merkezden
Kruezberg’e getiren taksicinin küçük oğluna göz kulak olmam gerektiğini
söylüyor. Önce anlam veremiyorum. Yanımda sürekli yüzü sevidiğim yakınlarımın
yüzünü alan kişi –yine yüzü Sis- diyor ki ”Bu kısmeti değerlendirmelisin. Yaşın
geldi.”
Şok oluyorum, daha cevap veremeden taksinin içindeyim,
yanımda da mini bir çocuk. Minik çocuk beni huzursuz eder, 6. His’i getirir
aklıma. Bir kere sorumluluk verilmiş, çocukla önce iletişim kurmaya
çalışıyorum.
Barcelona’da gibiyiz, Aquapark’ın yanında. Kimseyle iltişim
kuramadan insanların kaçışmalarını görüyorum.
“Denizden gelen cinsi de çıktı!”
“Hava saldırılarına dikkat edin!”
Karadan gelenler zaten tüm ihtişamı ile alien ile e.t.
karışımı yaratıklar.
Evet, dünya uzaylıların saldırısına uğramış. Ve bu sayko
uzaylıların 3 türü var. Böcek gibi, kırkayak gibi, dev.
Dahiyane fikrim ile yanımdaki 6 yaşlarındaki çocuğu bir
tuvalete sokarken diyorum ki “kapıyı içerden kilitle, klozetin üstünde ayakta
dur.”
Uzaylıların kapı altından bakmayı akıl edemeyeceklerine çok
eminim.
Ben de yandaki duşakabine giriyorum. Kapı açılıyor dışardan.
Halam, gittiler diyor çıkabilirsiniz.
Çıkıyorum, çocuk ortalıkta değil.
Pike önemli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder