27 Eylül 2012 Perşembe

Taştan Taşa

"Balıkesir'in neyi meşhur?" diye sordu bir iş arkadaşım geçenlerde.
6K sı, kavun karpuz kolonya kız kaymak kaçık.
Sonuncusu çok komik.
Ama öyle.
Çocukluğumda bir "Çoban Nuri" vardı.
Bu çoban Nuri sokaklarda üç tane koyunuyla dolaşır dururdu.
Koyunlar da sanki köpek gibi sadık, sahibinin sözünden çıkmazdı.
Ya çocukluk ve hayal gücü, ya da cidden öyleydi.
Daha nice deliler.

Ve tükürükus.
Tekerlekli sandalyede bir deli, önüne gelene tükürüyor.
Bana hiç tükürmemişti; ama bir arkadaşım nasibini almıştı.
Ağlaya ağlaya ev yolu.
Yollar Arnavut kaldırımı.

Taştan taşa oynardık o kaldırımlarda. Taşlar üstünde durmalı; taş kenarındaki toz, toprağa dokunmamalı.

Eşşek

Nerden basliyor ruyam bilmiyorum ama bir servisin icindeyim, bir yere yetişme cabasindayiz. Kuzenim Can, ben ve sofor var serviste. Bir anda bir tartisma basliyor kuzenim ve sofor arasinda, terk etmek zorunda kaliyoruz ya da soforden kacmak. Kufurlu konusmalar donuyor cunku Can'la aralarinda. Ben saklanmak icin eski bir gecekondunun banyosunu uygun buluyorum. Banyoya girmek icin kullandigim pencere dikdortgen, girip cikmasi kolay degil. Girdikten sonra, pencereden bana bakan iki cocuk goruyorum. 4-5 yaslarinda iki cocuk,biri kiz biri erkek. Onlari gorunce cikmak zorunda kaliyorum ozel mulklerinden. Ne yaptigimi sorduklarinda, aslinda alakamin olmadigi tartismadan neden bu kadar tirstigima kafa yorarak "saklanmam gerekti" diyorum. Cocuklar ailelerine evlerine yabanci bir ablanin geldigi haberini vererek dollati ustume cekiyor. Kimse yadirgamiyor saklanisimi, cocuklarin bir mini arkadaslari daha var. 5tane de yetiskin, bir anne baba, bir cift komsu ve bir hatun. Cocuklarin annesi diyor ki; yakinda Afrika'ya godecegiz. Hem cocuklarim daha iyi egitim alacak hem de calisacaklar. Onlar daha diz kadar, diyemiyorum. Sanki fakirligi anlamis, cocuklarin calismasinin aileye katkisi olacagi dusuncesindeyim. Yemege davet ediyorlar, yer sofrasinda oturmuslar ortadaki buyuk kaba kasiklarini daldiriyorlar, tiksiniyorum. Tesekkur ederek, ustumde cantamda sakiz, sal, cocuklara verebilecegim

Ne varsa verip; diyorum ki : "dunya kucuk, benim adim Ahu ve tekrar karsilasacagimiza inaniyorum." 

Evin yolunu turuyorum, İstanbul'daki dehil Balikesir'deki evim. Ama aslinda o da degil, annemi goruyorum. Gamze'nin gelecegini soyluyor; sonra is arkadasim beliriyor kapida. Geldi, diyor. Nedir? Diye soramadan, bir esek goriyor iceri, cok buyuk degil ama sipa da degil. Sevimsiz bisi, hircinca kosturmaya basliyor. Ustume dogru "ai ai" leyerek kosarken, kapiyi acip kaciyorum. Oylesine mutluyum ki, ne anneme ne de is arkadasima zarar verenilecegi fikri aklimin ucundan gecmiyor. Belli bir zaman geciyor, haber aliyorum ki annem benimle kusmus -ki hayatta en korktuum seylerden biridir onu kusturmek- ogreniyorum ki is arkadasim yogun bakimdaymis, bitkisel hayatta olabilirmis. Bir hayvanin bitkisel hayata sebep olabilecegi garip geliyor. 

Annem üzgun, cunku ardimdakileri dusunmedigimi belirtip, ben seni boyle duyarsiz yetistirmedim diyor. Hak veriyorum, ama bir yandan da o kapidan cikarkenki mutlulugumun tarif edilemez oldugunu dusunuyorum. 

Zaman ve mekan degisiyor, kucuk teyzem enistem ve Canberk gelmisler. Bize ugramamislar, annemin kirilacagini dusunuyorum, anlamaya calisiyorum. Meger teyzem de diger insanlar da, herkes kirilabiliyormus. Ben bile. Gamze ariyor; diyor ki : "Geldim ben, nerdesin?"