4 Ocak 2011 Salı

Haktan

Bir gün uyanıyorsun, içinde anlamsız delice coşkulu bir mutluluk.
Ne hoş bir his.
Sanki mutluluk encekte edilmiş kalbine, ruhuna.

Yine bir anda anlamsız bir mutsuzluk çöküyor.
İnsanı anlamak zor, zaten çabala mamalı.

Taksici günlüğü yapacağım.
-Eee burası Türkiye! (Adam, sosyolog musun? Diğer ülkeleri analiz ettin de tek trafikte küfür eden ülkeyi Türkiye mi belledin?)
-Ulen sabah sabah adamın asabını bozuyorlar. (Adam, manyak mısın? Sabah sabah açmışsın Ezel'i. O senin asabını bozuyor. Sabahın 9'u bile değil yahu. Sakin ol. Sonra fiş isteyince fiş yok fatura yok. Öle asabı bozuk adama ben nasıl çatayım. Benim de hakkım çatmak!)
-Ziyarete mi gidiyorsunuz birini? (E yuh artık, sanane. İşe mi gidiyorsunuz diye sorsan bir yere kadar anlayacağım da bu nasıl bir soru. Pes.)

Can sıkıntısı gelip gidiyor.
Zaman ayırmak lazım, odamın bir köşesinde bir şövale olmalı.
Renklerim olmalı.
Çizmeliyim.
Ruhum dinlenmeli biraz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder