6 Nisan 2014 Pazar

Zifiri

"Peki hiç mi ışık yok, sızıntı şeklinde olsa bile?"
"Ne yazık ki."

Görme engelli insanların gözünden yaşamı deneyimleme fırsatı sunan "Dialogues in the Dark" taydık Cumartesi günü. Sergi 30 ülkede, 135 şehirde yer almış 8 milyona yakın ziyaretçisiyle daha önce.

Karanlık bir oda düşün, bir müddet sonra o karanlığa alışıyorsun. Mutlaka dışarıdan süzülen sokak lambası ışığı, laptopun minik mavi ışığı gözlerini karanlığa alıştırıyor. 

Elimizde görme engelli bastonlarıyla zifiri karanlık labirente girdiğimizde kalp atışlarımın yükselişini an be an hissettim. Derin nefesler almama rağmen bir müddet sakinleşemedim. Üstelik önümde dünyada en çok güvendiğim insanlardan ikisi vardı. 
Bu karanlığa alışmam daha uzun zaman alıyor, görmedikçe gözlerimi açıp kapatıyorum.
İnsan yaklaşık 15 dakikada alışabiliyor, bir süre sonra gözünü kapatsa da açık da tutsa aynı karanlığın içinde olduğu anlıyor.

İstanbul'un farklı noktalarını deneyimlediğimiz sergide beni iki nokta çok etkiledi: motor ve trafik ışıkları.

Motora biniyoruz, rüzgar kuvvetli esiyor ve baya üşüyoruz. Nihan ve Funda hemen yanımda oturuyorlar, sağ taraftan uçan bir martı sürüsünün sesini duyuyoruz dalgaların sesi ve rüzgarın dokunuşuyla birlikte. Martıların sağımızda uçtuğunu bildiğimi ve beynimde denizin mavisini, beyaz martıları, batan güneşi hayal ettiğimi dile getiriyorum. Kuzen diyor ki; "Beyaz olduğunu bilmiyorsun, beyaz olduğunu biliyorsun ama beyazın ne olduğunu bilmiyorsun."

Tokat gibi. Denizin mavisini hayal edebilirim, dalgaların köpürmesini. Ama kör olsaydım; bunları sadece anlatılan kadar ya da dokunduğum, duyduğum, tattığım, kokladığım kadar bilecektim. 
Karanlığın içinde hayal gücüme bağlı olacaktı nesneler, yaşam.

Sonra karşıdan karşıya geçmek için bekledik.
Işıktan birden ses yükselmeye başladı; 
"Şimdi karşıya geçebilirsiniz. Şimdi karşıya geçebilirsiniz. Şimdi karşıya geçebilirsiniz. Şimdi karşıya geçebilirsiniz. Şimdi karşıya geçebilirsiniz. Şimdi karşıya geçebilirsiniz. Şimdi karşıya geçebilirsiniz."

Daha önce hiç anlam yüklememiştim bu sese; ama görme engellilerin İstanbul'un deli trafiğinde bu ses olmadan karşıya geçmeleri mümkün değil.
Ne kadar anlamlıymış, ne kadar dokunaklı.
Bu ses kaydını yapan kişi; sesi biraz mekanikleşse de oldukça içten, duygusal ve duyarlı biri imajı oluşturdu beynimde.

Herkesin gidip deneyimlemesi gereken bu sergiyi şiddetle tavsiye ediyorum.
İçeride muhteşem deneyimler var spoiler vermek istemediğim, gidip görmeli.

Bize rehberlik eden görme engelli Ali Bey'den bir rica:
Görme engellilere yardım etmek istediğimizde, karşımızdakine kolumuza girmelerini teklif etmek çok daha uygunmuş. Biz onların koluna girdiğimizde çekiştiriyormuşuz istemeden, ama onların bizim ritmimize uyum sağlamaları daha kolaymış.

Bir de görmek istemediği gerçekler var kişilerin.
Gerçek tüm çıplaklığı ile ortada; ama kör oluyorsun.
Algı ve farkındalık çok önemli bu noktada.

1 yorum: